Olympos, Karpathos nedir? Nerededir?
Olympos, Yunanistan’daki On İki Adalar’ın (Dodecanese – Dōdekanēsos) ikinci büyük adası olan ve rüzgarların adası diye bilinen Karpathos ( Kerpe) Adası’nın kuzeyinde bulunan bir köydür. İlyas Peygamber Dağı’nın eteklerinde, denizden 300 metre yüksekliğe kurulmuş bu minik köy, pitoresk bir mimariye ve hala geleneklerinden kopmayan 500 kişilik bir nüfusa sahiptir.
Olympos, Karpathos’a nasıl gidilir?
Türkiye’den adaya direkt ulaşım yok. Fakat Marmaris’ten feribot ile Rodos’a oradan da Karpathos’a gidebilirsiniz. Sezonda sabah akşam, sezon dışı ise gün aşırı seferler var. Güncel Marmaris-Rodos feribot seferlerine şuradan , Rodos-Karpathos feribotu için güncel saat ve fiyat bilgilerine şuradan ulaşabilirsiniz. Yolculuk toplam 6 saat sürüyor.
Diğer alternatif ise; İstanbul’dan Atina’ya, oradan Karpathos’a uçmak. Biz bu yolu tercit ettik. Yolculuk toplam 2.5 saat sürüyor. Fiyatlar için Türk Hava Yolları ve Olympic Air’in sitelerini kontrol edebilirsiniz.
Havalimanı’na vardığınızda, taksi veya otobüs ile ilk olarak yarım saat uzaklıktaki Pigadia denilen merkeze gidiliyor. Buradan iki yol var. Otobüs ile direkt olarak köye gidebilirsiniz. Ya da iskeleden motorla köyün kuzeydoğusunda minik bir kıyı köyü olan Diafani‘ye geçip, oradan taksi veya otobüs ile köye çıkabilirsiniz. Biz giderken motora bindik. Adayı kıyıdan izleyerek, güçlü rüzgara karşı ağır ağır ilerliyorsunuz ve yolculuk neredeyse 2 saat sürüyor. İndiğimiz yerden taksi ile 20 dakikada köye çıktık. Yollar o kadar virajlı ki, mide bulandırabilir; ki benim bulanmıştı. Dönüşte ise, otobüs ile direkt Pigadia’ya geçip, oradan yine taksiye binip havalimanına gittik. Otobüs yolculuğu, yollar virajlı olduğundan biraz zor olabilir. Süre olarak, motordan yarım saat daha az sürüyor.
Olympos, Karpathos’da nerede kalınır?
Küçük bir yerleşim olduğundan, konaklama için de fazla seçenek yok. Yine de booking gibi siteler üzerinden seçeneklere göz atabilirsiniz. Oteller ile direkt iletişime geçerseniz de yardımcı oluyorlar.
Olympos, Karpathos’da neler var?
- Köyde rüzgar neydeyse hiç eksik olmuyor. Daimi esen bu rüzgardan ötürü, her yerden denizin kokusunu alabiliyorsunuz. Ve yine rüzgardan dolayı çok toz oluyor. Öyle ki; arabaların üzeri kumla örtülüyor.
- Yerel halkın kadınları, geleneksel günlük kıyafetleri ile dolaşıyor. Siyah ya da beyaz elbise, bel kısmına çiçekli süslemeli bir eteklik, başlara el işlemeli başörtüler ve ayaklarda el yapımı “stivanya” dedikleri özel çizmeler.
- Köyde bu çizmelerin yapan bir usta var. Adı Yannis Prearis. Aile yadigarı dükkanında tüm köy halkı ve turistler için ayakkabı üretiyor. Sitesinde tarihini okuyabilirsiniz. Dükkanı köyün çarşısında.
- Orta yaşlı köylüler genellikle İngilizce biliyor. Hatta Almanca konuşanlar bile var. Ada, 2. Dünya Savaşı sona ermeden önce birkaç yıllığına Almanlar tarafından yönetilmiş, bu yüzden Alman turistlerin de ilgisini görüyor.
- Nüfus o kadar az ki; eğer bir turist kafilesine denk gelmezseniz, bomboş sokaklarda sadece deniz ve rüzgarın sesi ile dolaşabilirsiniz.
- Sokak demişken, bir dağın eteğine kurulduğundan, kilisenin olduğu meydan ile, girişteki araç ve otobüslerin park ettiği meydan dışında, köyde düz ve geniş yürüme alanı çok az.
- Kilisenin aşağısına doğru, hediyelik eşyalar ve meşhur kekik balı gibi yerel ürünlerin satıldığı dükkanların bulunduğu bir çarşı var.
- Dükkanların önünde yerel kıyafetleri ile taburelere oturmuş kadınlar, bir yandan el işi örüyor, bir yandan da gelip geçene selam veriyor, turist ise içeri davet ediyor.
- Köyde satış yapan özel fırın bir tane gördük. Normalde herkesin kendi fırını var. Ekmeklerini, yemeklerini orada pişiriyorlar. Bu fırın, bir otelin altında idi. Orta yaşlı bir abla, kocaman bir varilde hamurunu yoğurup, fırında pişirip, küçük tezgahında satıyor. İngilizcesi yoktu. Yarı Yunanca yarı el işareti anlaştık. Fırından tazecik çıkan çikolatalı kuruvasanlar, elmalı, tahinli, kremalı vanilyalı çörekler mis gibi kokuyordu. Tadını bakınca anladık ki pek de lezzetliler.
- Fırının yakınlarında köyün en şirin tavernası var. Adı O Milos. Eskiden her ailenin bir yel değirmeni varmış. Kendi fırınlarında ekmek yaptıkları gibi, kendi unlarını da üretirlermiş. Köyün denize bakan kısmında bu yel değirmenlerinden çokça var. Fakat sadece O Milos’taki faal. Diğerlerinin durumu kötü, insan bakınca ister istemez üzülüyor. Kim bilir eskiden hangi aileler yaşadı buralarda, hangi çocukların ellerine ekmek olacak buğdayları öğüttü bu değirmenler…
- O Milos’u işleten yaşlı bir çift ile kızları. Anne her sabah kalkıp, fırını açıyor ve ekmek pişiriyor. Kızı masaları hazırlıyor. Hem deniz hem vadi tarafında masaları var. Yel değirmeninin önünden muazzam bir gün batımı izleyebilirsiniz. Menüsü çok geniş değil fakat ideal ve lezzetli.
- Gün batımını biraz daha tepeden izlemek isterseniz, Blue Garden Taverna‘ya gidebilirsiniz. Fakat bazen gruplar geliyor ve küçük terası doluyor. Şansınız varsa, kenarda bir masa bulup, gün batana kadar yavaş yavaş akşam yemeğinizi yiyebilirsiniz. Sahibi Nikos çok konuksever bir beyefendi. İlk önce kendini tanıtıp, sizi soruyor. Sonrasında yemekleri teker teker yolluyor, siz birşey demeden. En sonunda da Yunanistan’da alışkın olduğumuz gibi, ikram tatlı geliyor. Olympos’a giderseniz, Niko’ya uğrayın ve bizim için de bir kahve için. Stin igeia mas, Niko!
- Köydeki evlerin herbiri ayrı güzel. Bazıları çok eski, boyaları dökülmüş, duvarları yıkılmış. Fakat hala canlı olanlardan anlaşılıyor ki, mimariye özen göstermişler. Balkonların korkulukları, pencerelerin kenarları, kapılar ayrı ayrı, özenle süslenmiş. Evlerin çoğusunda çatı yok, bizim doğudaki gibi damları var.
- Çok turistik olmasa da, bazı taverna’larda kemençe, tulum çalıp oynayanlara denk gelebilirsiniz. Bizim gittiğimiz birkaç mekan sahibi, turistler gittikten sonra kendi kendilerine çalıp oynadıklarını söylemişti. Nedense bunu popüler bir aktivite olarak her yerde sergilemiyorlar. Denk gelirseniz, çok şanslısınız.
- Geceleri etraf karardığında, gökyüzünde, İstanbul gibi büyük şehirlerde hasret kaldığımız yıldızlar beliriyor. Uzun zamandır bu kadar çok yıldızı bir arada görmemiştim. Üstelik tatlı tatlı esen rüzgar ile kayalara vuran dalgalar da size eşlik ediyor.